Ad Code

Responsive Advertisement
6/recent/ticker-posts

Tadında Bir Belgesel; The Redeem Team

 


              Rüya takımın 1992 Barcelona olimpiyatlarında rakip takımları çok rahat ve büyük bir farkla yenerek altın madalyaya ulaşmasından sonra Amerika milli basketbol takımı, 2004 Atina olimpiyatlarında büyük bir hezimete uğradı. Yıldız oyuncuların güvenlik endişesiyle milli takıma katılmayacaklarını açıklamalarından sonra tecrübesiz bir takımla yarı final maçında Arjantin ile karşılaşan Rüya Takım sahadan 81-89 mağlup ayrıldı. Geçtiğimiz günlerde Netflix’te gösterime giren The Redeem Team Belgeseli Rüya Takımın Atina Olimpiyatları hezimetinden sonra neler yaşadığı ve 2008 Pekin olimpiyatlarında nasıl altın madalyaya uzandıklarını izleyicilerle buluşturuyor. The Redeem Team yani telafi takımı anlamına gelen belgeselde oyuncular, koçlar ve takımı yakından takip eden gazetecilerle röportajlar yer alıyor. Belgeselin en başında 2004 Atina olimpiyatlarındaki başarısızlığın nasıl adım adım geldiği anlatılıyor. Amerika’nın 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi ve artan Anti Amerikanlıktan dolayı güvenlik endişesi duyan Kobe Bryant, Kevin Garnett, Shaquille O’neal gibi yıldız oyuncular aniden turnuvaya katılmayacaklarını açıkladılar ve USA Basketbol ekibi bu oyuncuların yerine çaylak sezonları yeni biten Lebron James, Dwayne Wade, Carmelo Anthony gibi lige yeni adım atmış oyuncuları kadroya kattı. Milli takıma katılma haberini ailelerinin yanında tatil yaparken alan ve kısıtlı sürede beraber antrenman yapan oyunculardan oluşan takım, maçlar başladığında adeta dökülmeye başladı. İlk grup maçı olan Porto Riko maçını 92-73 kaybeden Abd takımı tarihinde ilk kez NBA oyuncularıyla olimpiyatlarda maç kaybetmiş oldu. Belgeselde bu maç hakkında oyuncular maçtan önce rakip takımı çok hafife aldıklarını itiraf ediyorlar. Arjantin yenilgisinden sonra ise genç oyuncular, Arjantin takımının uzun süredir beraber oynadıklarını, kendileri gibi yeni bir takım olmadıklarını ve koç Larry Brown’ın kendileri yerine veteran oyuncuları tercih ettiğini söylüyorlar. 2004 Atina hezimetinden sonra USA Basketball başkanı Jerry Colengelo yeni koç kim olmalı diye düşünürken danıştığı efsane North Caroline koçu Dean Smith ona Duke Koçu Mike Krzyzewski’yi öneriyor ve 2008 yılında Koç K milli takımın başına geçiyor. Belgeselde genel olarak çok detay var ve bunların hepsini yazarsam hem gereksiz yere yazı uzar hem de okuyucuları sıkan bir yazı olur, bunun yerine belgeselden aklımda kalanları sizinle paylaşmak istiyorum. Netflix yapımı bu belgeselden en çok aklımda kalan Koç K ve onun oyuncularına yaklaşımı oldu. Takım Vegasta kamp yaparken bir savaş gazisini kampa getirip gözlerini savaşta kaybetmiş askerin yaşadıkları üzerinden sizin için nasıl fedakarlıklar vermiş insanlar var mesajı vermesi. Arjantin maçından önce takımın önemli oyuncularının koltuğuna Ginobili senden iyi gibi yazılar bırakarak onları motive etmesi. Aslında öncesinde ABD basketbol takımının başına geçen ilk kolej koçu olması medya ve oyuncuların bir kolej koçunun NBA yıldızlarından oluşan bir takımı idare edemeyeceğini düşünmesi gibi pek çok aklımda kalan detay var belgeselde. Kobe Bryant’ın takıma katılması ve takım arkadaşları ile ilişkisi de belgeselde değinilen konular arasında. Aslında Kobe ile ilgili detaylarda çok ilgimi çekti, Kobe’nin kazanmak için herşeyi yapması zaten bilinen bir şeydi o yıllarda yani 2007 2008 yıllarında yoğun bir şekilde NBA takip ediyordum ama bence bizim kazanmak için herlşeyi yapma kültürümüz ile ABD’nin kazanmak için herşeyi yapma kültürü biraz farklı gerçi Kobe’nin kazanmak için yaptıklarını Lebron’da eleştiriyor ve şaşırıyor belgeselde. Demek istediğim Kobe kazanmak için pek çok etik olmayan şeyler yapıyor ve takım arkadaşları bu duruma şaşırıyor. Örneğin Shaq’ı takımından gönderiyor bu durum anlaşılabilir fakat Shaq’ın özel hayatını ifşa etmesi ve takım arkadaşı olmasına rağmen İspanya maçının ilk dakikasında ona çok sert bir faul yapması beni çok şaşırttı çok çalışması sabah 4’te kalkıp ağırlık çalışması elbette çok etkileyici fakat kazanmak için takım arkadaşlarına böyle etik olmayan ‘kazanmak herşeydir’ anlayışı bana çok yanlış geldi ama Amerikan kültüründe bu durumun normal olduğunu biliyorum aynı epik olmayan davranışları Steve Jobs ve Bill Gates gibi milyarderlerin hayatlarında da görebilirsiniz. Bu açıdan Amerika dev bir gladyatör arenası değimi doğruluğunu kanıtlıyor. Son olarak sosyal medyada bu Belgeseli The Last Dance belgeseli ile karşılaştıranlar ve benzetenler oldu, kesinlikle Last Dance kadar derin bir belgesel değil ama o yılları sıkı takip eden NBA serverlerin bile yeni bir şeyler öğrenebileceği izlemesi keyifli bir belgesel olduğunu söylemeliyim.

Reactions

Yorum Gönder

0 Yorumlar