Ad Code

Responsive Advertisement
6/recent/ticker-posts

Bir Japon Klasiği

 


                Japon sineması deyince akla ilk gelen yönetmenlerden olan Akira Kurosawa’ın yönetmen koltuğunda oturduğu 1954 yapımı Seven Samurai, doğallığı, insanı şaşırtan savaş sahneleri ve Japon köylülerin çaresizliğini korkmadan seyircinin yüzüne vurmasıyla izleyicilerden tam not alan bir sinema klasiği. Neredeyse bütün ünlü yönetmenlerin kendisinden övgüyle bahsettiği hatta Star Wars evreninin yaratıcısı ve yönetmeni George Lucas’ın ondan ilham aldığını söylediği usta yönetmen Akira Kurosawa bu filmde aslında bir çaresizliği sinemaya aktarıyor. Filmde bir grup eşkiya samurayın bir köye saldırmaya karar vermesi fakat ekinler henüz toplanmadığı için vazgeçip ekinler toplandıktan sonra sardırmayı kararlaştırması ve bu konuşmaları duyan köylünün, köylülere haber verip bu duruma çözüm aramaları anlatılıyor. Köylüler, köydeki bilge yaşlı dedenin söylediği gibi kendilerini korumak için samuray tutmaya karar veriyorlar, ne var ki samuraylara verecek üç öğün yemekten başka bir şeyleri olmayan köylüleri, teklif yaptıkları bütün samuraylar, bu komik teklif karşısında azarlayıp, tekliflerini reddediyorlar. Sonunda bir samuray tekliflerini kabul ediyor ve zamanla 5 samuray daha bulup köylüleri savunmak için köye doğru yola çıkıyorlar. Uzun süren hazırlıktan sonra köylüleri eğiten samuraylar, gelecek olan eşkiyaları beklemeye başlıyorlar, Eşkiyalarla süren uzun çatışmalarda 4 samurayın hayatını kaybetmesine rağmen köyü başarı ile savunan samuraylar görevlerini yerine getiriyor. Filmin sonunda köylüler ekinlerinin başında şarkı söylerken, samuraylar artık kendilerine ilgi göstermeyen ve kendilerini kullanıp bir köşeye atan köylülere bakıp onlar kazandı biz kaybettik demeleri bence filmdeki en vurucu sahne. Samuraylar köyü savunurken köylülerden kimse ölmezken samuraylardan 4 samuray hayatını kaybediyor. Samurayların ölen arkadaşlarının mezarının başında beklemesi de beni oldukça etkileyen sahnelerden biri oldu. Son olarak bence bu filmde usta yönetmen devletsizlik ve otoritesizlik yüzünden çaresiz kalan zavallı köylülerin hayatını ve bencil insan doğasını oldukça başarılı bir şekilde sinemaya aktarmış. Filmle ilgili okumalar yaparken yönetmenin filmin senaryosunu radio’da dinlediği, köylülerin köylerini haydutlardan savunmak için samuray tuttuklarına dair haber üzerine kurduğunu öğrendim. Bu sebeple filmdeki gerçeklik payı hayli yüksek. Bu filmi önerir miyim bilmiyorum gerçek bir sinema severseniz zevk alırsınız ama 3,5 saatlik süresi sizi yer yer sıkabilir. Ama yine de bu dünya klasiği filme bir şans verirseniz pişman olmazsınız. 

Reactions

Yorum Gönder

0 Yorumlar