2016 yılında gösterime giren Manchester By The Sea (Yaşamın kıyısında) bu güne kadar pek çok kez izlediğimiz bilindik bir trajediyi konu edinmiş olmasına rağmen insanların yakınlarını kaybetmesinden sonra yaşadıkları dram ve boş vermişliği harika bir şekilde işleyen başarılı bir film. Filmle ilgili her karakter her detay o kadar hayatın içinden ve doğal ki, seyirci bu doğallığın içinde kendini görüyor. Örneğin Lee’nin şok olduğu bir olaydan sonra polislere açıklama yaparken market poşetlerini elinde tutması, klasik bir film klişesi olarak bu sahnede Lee’nın market poşetini elinden düşürmesi gerekirdi, fakat filmin güzel yanı böyle film klişelerine yer vermemesi zaten. İlk sahnelerde yani Lee’nin kapıcı olarak çalıştığı sahnelerde insanın hayatta başından geçen dram dolu olaylardan sonra umutsuz ve tepkisiz bir şekilde yaşamına devam etmesini Casey Affleck, o kadar güzel bir şekilde yansıtmış ki bu sahneleri izlerken acaba Lee neler yaşamış ki bu hale gelmiş diye merak etmeye başlıyorsunuz. Filmin hikayesi kısaca şu şekilde; Lee Chandler genellikle sessiz ve sakin yapıdaki bir kapıcıdır. Bir gün aile dostu George’dan gelen bir telefonla abisi Joe’nun kalp krizi geçirdiğini öğrenir. Hastaneye vardığında abisinin ölüm haberine alan Lee için asıl süpriz ölen abisinin 16 yaşındaki Patrick’in vasisi olmasını vasiyet etmesini öğrenmesidir. Geçmişte yaşadığı travmalardan dolayı Manchester by the sea’ye dönmek istemeyen Lee’yi zor ve dram dolu günler beklemektedir. Filmdeki kendine has çekim teknikleri de oldukça başarılı ve adeta yönetmenin imzası gibi bir his bırakıyor. Lee’nin çocukları ile ilgili hayal gördüğü sahne çok başarılı, filmdeki geçmişe dönük flashback’ler oldukça başarılı, oyunculuklar başarılı. Kısaca eğer dram filmlerini seviyor, ve hayatın gerçeklerini yüzünüze tokat gibi vuran bir film arıyorsanız bu film sizin için iyi bir seçenek olacaktır.
0 Yorumlar