Deniz fenerleri her
zaman gizem uyandıran yapılar olmuşlardır. Günümüzde artık kullanılmamalarına
rağmen deniz kenarlarında sıklıkla karşımıza çıkarlar. The Lighthouse filmi
1800'lü yılların Amerika'sında iki deniz feneri çalışanının ıssız bir adada
yaşadıklarını anlatıyor. Maine yakınlarındaki kayalıkların üstünde bulunan bu
deniz fenerinde eski bir denizci olan Thomas Wake ve ona yardımcı olarak
gönderilen Ephraim Winslow arasında geçen psikolojik gerilim yönetmen
tarafından nakış gibi işlenmiş. Ephraim adaya geldikten sonra gideceği tarihte
fırtına çıkması ve Thomas'ın her söylediğinin yalan olması birbirlerini delilik
ile suçlamaları ve 1800'lü yılların yaşantısı da perdeye ustaca yansıtılmış.
Tabi ki tüm bu yapıcı değerlendirmelere rağmen Adada bir ev olmasına rağmen
neden o evde kalmadıkları, ayrıca deniz fenerinde tuvalet olmaması da benim
için eleştirilecek noktalar oldu. Filmi izlerken birkaç sahnesinde resmen
nefesim kesildi. Film boyunca pek çok can alıcı nokta var fakat spoiler olmaması için bunlardan bahsetmemem daha
doğru olur. Filmin sonu daha önce izlediğim gerilim filmlerinde olduğu gibi
izleyicinin takdirine bırakılmış. 2019 yılının bu ses
getiren filmi maalesef ülkemizde seyirci ile buluşamadı. Böyle ağır dram ve
aşırı sanatsal değerler içeren filmler maalesef ülkemizde pek değer görmüyor.
Bu film herkese
hitap eden bir film değil. Ben izlerken çok keyif aldım. Özellikle psikoloji
ile ilgili olan seyirciler için güzel bir 110 dakika sunuyor film. Sinema ile
kalın sevgiler.
0 Yorumlar